Veriler geri getirilemeyecek şekilde kaybolursa bundan kim sorumludur?
Özellikle büyük şirketlerde, ticari faaliyetler sırasında sürekli olarak sayısız veri üretilmektedir. Bunlar genellikle karmaşık BT sistemleri yardımıyla yönetilir ve işlenir. Bu veri materyalinin değeri, öncelikle verinin türüne ve ilgili şirkete sağladığı faydaya bağlıdır.
Fiziksel nesnelerin aksine, verilerin maddi bir değeri yoktur. Görsel olarak bir CD veya DVD'de ya da manyetik olarak bir sabit diskte depolanan bu veriler, bilgisayar yardımı olmadan ne elle tutulabilir ne de gözle görülebilir. Birçok durumda, veriler de benzersizdir ve kaybolmaları halinde geri dönülemez bir şekilde kaybolurlar. Bu durum teknik çizimler, el yazmaları ve bilirkişi raporlarının yanı sıra tatil veya düğün fotoğrafları için de geçerlidir.
Bir şirkette veriler geri getirilemeyecek şekilde kaybedilirse, uygun tazminat sorunu hızla ortaya çıkar. Tazminata ilişkin Alman hukuku, zararın tazmini ile eski hale getirme arasında ayrım yapmaktadır. Temel olarak bu yasa, zarar veren ilgili tarafın restorasyon çerçevesinde meydana gelen zararı tazmin etmesi gerektiğini varsayar. Bu amaçla, ya hasarı kendisi onarmalı ya da onarım için gereken parayı ödemelidir. Bu, örneğin, bir veri kurtarma şirketinin tahrip olmuş verileri tekrar okunabilir hale getirmek için talep edeceği miktar olacaktır.
Ancak veriler kalıcı olarak kaybolursa bu yol çıkmaza girer. Hiç kimse verileri aynı biçimde geri yükleyemiyorsa, bunu yapmak için gereken hiçbir para borçlu değildir. Ancak bu durum, zarar veren tarafı tazminat ödeme yükümlülüğünden otomatik olarak kurtarmaz. Daha ziyade, eski hale getirmenin imkansızlığı nedeniyle, fark hipotezi olarak adlandırılan hipoteze göre hesaplanan para cinsinden tazminat borcu vardır.
Bu amaçla, zarar gören tarafın zarar olayının meydana gelmesinden sonraki mali durumu ile bu olayın meydana gelmediği varsayımsal mali durumu arasındaki fark belirlenir. Bu hesaplamaya göre, telafi edilebilir zarar, kaybolan, kurtarılamayan verilerin bellekten yeniden yapılandırılması için harcanması gereken maliyetlerin yanı sıra kesintiye uğrayan iş süreçlerinden kaynaklanan ek zaman ve personel giderlerine karşılık gelmektedir. Kâr kaybı da telafi edilebilir zarar olarak kabul edilir.
Bu tazminat türünden, yalnızca dolaylı zararın ve kâr kaybının tazmin edilebileceği anlaşılmaktadır. Kaybolan verinin kendisinin parasal bir değeri yoktur. Bu ifade hiçbir şekilde hukuki bir önemsizlik değildir. Bu durum, daha önce bahsedilen dijital tatil fotoğrafları gibi özel dosyalar söz konusu olduğunda kesinlikle geçerlidir. Bunlar geri dönüşü olmayacak şekilde kaybolursa, bu durum şüphesiz etkilenenler için can sıkıcıdır, ancak maddi bir zarar söz konusu değildir. Bu nedenle, özel şahıslar genellikle veri kaybı durumunda zararlarının tazmin edileceğine güvenemezler.
Ancak verilerin yok edilmesi nedeniyle büyük zarara uğrayan şirketler bile kayıpları için otomatik olarak tazminat alamamaktadır. Verilerini düzenli olarak yedeklemeyi ihmal edenler suçun en azından bir kısmını üstlenirler. Bu nedenle, şirketle ilgili veriler farklı veri taşıyıcılarında çift veya üçüncü kopya olarak bulunmalıdır. Bu ihmal edilirse, mağdur tarafa hiçbir başvuru yolu bırakılmayabilir.
Günümüzde şirketler, verilerinin sermayeyi temsil ettiğinin ve bu nedenle özel bir ilgiyi hak ettiğinin her zamankinden daha fazla farkında olmalıdır. Verileri iş perspektifinden değerlendirmek, hedefi aşmadan veya önemli şirket verilerini teknolojik olarak ihmal etme riskine girmeden veri güvenliği için uygun teknolojiyi bulmaya yardımcı olur
Sebastian Müller, Langmeier Software'in ortağı ve üst düzey müşteri danışmanıdır ve Langmeier yedekleme çözümleri hakkında konuşulabilecek en iyi kişidir.